sonraki
önceki
öğeler

Article

Röportaj — İklim değişikliğinde doğanın korunması: Eylemlerimiz dayanıklılığa odaklanmalıdır

Dili değiştir
Article Yayınlandı 06.05.2022 Son değiştirilme 29.08.2023
1 min read
İklim değişikliği, türlerin habitatlarında ve topluluklarındaki değişikliklerden su varlığı ve çiçek açma mevsimlerine kadar ekosistemleri ve biyoçeşitliliği pek çok yönde etkilemektedir. Alman Federal Doğa Koruma Ajansı Başkanı Profesör Dr. Beate Jessel’e biyoçeşitlilik ve iklim değişikliği arasındaki ilişkileri ve değişen iklim koşullarında doğanın direncini güçlendirmek için neler yapılabileceğini sorduk.

İklim değişikliği doğayı nasıl etkiler?

Artan sıcaklıklar, yağış dağılımındaki değişiklikler ve şiddetli yağmur, fırtına, sıcak hava dalgası ve kuraklık gibi şiddetli hava olaylarının daha sık görülmesi sonucunda iklim değişikliği, birçok türün yaşam koşullarında önemli değişikliklere neden olmaktadır. Bu durum birçok türün bölgelerinin kaymasına, mevsimselliklerinde ve tür topluluklarının oluşumunda değişikliklere yol açmaktadır. Yaz aylarında iklimsel su dengesinin düşmesi nedeniyle, özellikle sulak alanlardaki ve su kütlelerindeki türler tehlike altındadır. Yaprak döken ağaçlar bile Almanya’da 2018 ve 2019 yazında görülen kuraklıklardan belirgin şekilde zarar görmüş veya etkilenmiştir.

Büyük mavi kelebek (Phengaris teleius) ve onların tırtıllarını avlayan türler, çayır düğmesi (Sanguisorba officinalis) gibi daha önce aynı habitatta birlikte yaşayan bazı türlerin iklimsel açıdan uygun habitatları farklı bölgelere kaymaktadır. Bu da mekansal bağlarda kopmaya ve dolayısıyla kelebek popülasyonunda azalmaya neden olmaktadır Benzer şekilde örneğin böcekler beslendikleri çiçekler açmadan önce uçmaya başlarsa ya da guguk kuşlarında olduğu gibi ev sahibi kuşlar, guguk kuşunun kış bölgelerinden geri dönmesini beklemeden ürerse zamansal bağlarda kopma meydana gelir. Ayrıca istila potansiyeli olanlar dâhil olmak üzere daha ılıman bölgelerden gelen türler göç ederek türler arasındaki ilişki yapısını değiştirebilir.

Doğa bu etkilerin bazılarını gidermemiz için bize çözümler sunabilir mi?

Doğa, iklim değişikliğinin etkilerini gidermek için muhteşem bir potansiyele sahiptir. Ayrıca yalnızca iklim adaptasyonunu desteklemekle kalmayıp çoklu sinerjiler de sağlayan pek çok ’doğa temelli çözüm’ mevcuttur. Örneğin taşkın yatağı restorasyon projeleri, şiddetli sel olaylarında nehirlerdeki su düzeylerini etkin şekilde azalmaktadır ve hatta besin maddelerinin tutulmasına katkıda bulunmaktadır.

Doğa temelli çözümler, iklim değişikliğin yarattığı etkileri ele almada dünya çapında hâlihazırda önemli bir bileşendir. 

Tuz bataklıklarının restorasyonu ılıman bölgelerdeki kıyı şeritlerini korumaya yardımcı olurken tropikal kıyı bölgelerindeki sellerin etkisi mangrovların restorasyonu ile ciddi şekilde azaltılabilir. Benzer şekilde turbalıkların yeniden sulu hale getirilmesi de kuraklığın etkilerini hafifletebilir. Bu tür doğa temelli çözümler titiz bir şekilde uygulanırsa, hem sosyoekonomik fayda sağlanabilir hem de doğa ve biyoçeşitlilik açısından net bir kazanım elde edilebilir.

Doğa temelli çözümler, iklim değişikliğin yarattığı etkileri ele almada dünya çapında hâlihazırda önemli bir bileşendir. Bu çözümleri uygulayacak bilgi birikimimiz, verilerimiz ve araçlarımız mevcuttur.

Doğanın iklim değişikliğine karşı direncini güçlendirmek için ne gerekiyor?

Doğanın iklim değişikliğine karşı direncini güçlendirmek için korunan alanların birbiriyle uyumlu ve iyi bir şekilde bağlantılı olduğu bir ağ gereklidir. Avrupa’nın korunan alanlar ağı Natura 2000, türlerin ve habitatların korunması açısından önemli bir dayanak sağlamaktadır.

Bu korunan alanların işlevlerini yerine getirmeye devam edebilmeleri için “iklim değişikliğine uygun” hale getirilmesi gerekmektedir. Bu, örneğin yoğun toprak kullanımı nedeniyle oluşan yüksek besin maddesi ve pestisit girişi ve su dengesindeki bozulmalar gibi mevcut baskıların koruma altında olan ve olmayan tüm alanlarda azaltılması anlamına gelir. Ancak korunan alan içerisinde ve tabiat düzeyinde iyileştirilen su yönetimi gibi ek önleyici tedbirler aracılığıyla da korunan alanların direnci güçlendirilmelidir.

Hassas türler için uygun (mikro)iklim koşullarına sahip alternatif yaşam alanları sağlamak ve bu türlerin bu habitatlara ulaşmasına imkan tanımak için korunan alanların çok çeşitli yükseklikler ve açık alanları içerecek şekilde genişletilmesi ve buralara bağlantıların iyileştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca koruma hedefleri ile iklim değişikliğinin neden olduğu değişikliklerin zamanlamasını denk getirebilmek için korunan alanlarda uyarlanabilir yönetim yönteminin uygulanması gerekir.

Arazi kullanımının bir bütün olarak düşünülmesi aynı düzeyde önemlidir. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini hafifletmek için ormancılık ve tarım alanındaki yönetim anlayışının ayarlanması gereklidir. Örneğin, mevcut silvikültür yönetimi anlayışı kontrol araçları ve planlama yaklaşımları, iklim değişikliğinin yarattığı zorlukların üstesinden daha iyi gelebilmelerini sağlamak için revize edilmelidir. Örneğin istilacı yabancı türlerin getirilmesinin önlenmesi, yerli ağaç türlerinin kullanılması veya doğaya yakın yönetim anlayışlarının uygulanması yoluyla ekosistemlerin kendi kendini düzenleyebilme kapasitesinin güçlendirilmesi konusuna daha fazla vurgu yapılmalıdır.

Son olarak başka bir önemli nokta da şehir doğası üzerine daha fazla odaklanılması gerekmektedir. Bunun için örneğin iklim değişikliğine uyum sağlamak için mavi-yeşil alt yapı ağları oluşturulabilir.

© Máté Ladjánszki, REDISCOVER Nature /EEA

 

Deneyiminize göre ne türde zorluklar görüyorsunuz?

İklimin korunması günümüzde siyasi bir önem kazansa da iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyon ve biyoçeşitliliğin korunması konularının birbirine karşı pozisyonda olmaması gerektiğini unutmamalıyız.

Almanya’daki enerji dönüşümü, enerji talebinin azaltılmasına, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesine ve doğa koruma hususlarının dikkate alınmasına yönelik fırsatların ve zorlukların aynı anda bir arada görülebileceği güzel bir örnektir. İklim değişikliği ve biyoçeşitlilik kaybına karşı birleşik eylemlerden doğan sinerjilerden faydalanmamız gerekiyor.

Örneğin, ormanların ve otlakların korunması ve sürdürülebilir şekilde yönetilmesi hem karbon depolama gibi ekosistem hizmetlerini hem de materyal ve enerji üretimi için gerekli biyokütleyi sağlamaktadır. Fosil enerji alternatifleri için biyokütle ürünlerini maksimuma çıkarmak gibi iklim değişikliğini azaltmaya yönelik kısa vadeli önlemlere tek taraflı olarak odaklanırsak ormanlarımızın biyoçeşitliliğini tehlikeye atabilir ve dolayısıyla ormanların iklim değişikliğine adapte olma becerilerininin azalmasına sebep olabiliriz.

Doğa koruma ve sürdürülebilir yönetim stratejilerinin iklim değişikliğinin dinamiklerini, öngörülemezliğini ve bu değişikliklere ekolojik sistemlerin verdiği kompleks karşılıkları daha iyi hesaba katması gerekmektedir.Bu, doğayı koruma faaliyetlerinin geleneksel odak noktası olan elle tutulur nesnelerin korunması ve muhafaza edilmesinden uzaklaşarak dinamik süreçlere daha fazla izin vermesi ve kısa ekosistemlerin direncini desteklemesi gerektiği anlamına gelmektedir. Ormancılık alanında ise bu durum geleneksel, beklentiye dayanan yönetim paradigmasından uzaklaşarak daha süreç odaklı kademeli ve uyarlanabilir yapıda paradigmaya yönelmeyi gerektirmektedir.

Doğanın direncinin güçlendirilmesinde başarılı olan girişimler var mı?

Çeşitli taşkın yatağı restorasyon projeleri, ekosistemlerin iklim değişikliğinin sonuçlarına karşı direncini güçlendirme açısından çok başarılı olmuştur. Büyük ölçekli doğa koruma projesi “Mittlere Elbe” ve “Hohe Garbe” bölgesindeki Elbe üzerine yapılan taşkın yatağı restorasyon projesi bunlara örnektir. Büyük taşkın yatağı alanları, su yolunun yerini değiştirme veya su yolunu bölme çalışması sonucunda Elbe’ye yeniden bağlanmıştır. Günümüzde bu alanlarda doğala yakın bir sel rejimi söz konusudur.

Bu önlemler, hem sel bölgesinin hem de suyun muhafaza edildiği alanın yüksekliğini artırarak sel olaylarında su yükünün azalmasına yol açmıştır. Ayrıca bu habitatlar kuraklığa ve kuru dönemlere daha dirençli hale gelmiştir.

 

Beate Jessel_04_c_Ursula Euler_Signals_ratio.jpg

Dr Beate Jessel
Alman Federal Doğa Koruma Ajansı Başkanı

 

Permalinks

Geographic coverage

Temporal coverage

Etiketler

kategorileri:
kategorileri: signals, signals2021
Belge İşlemleri