sonraki
önceki
öğeler

Article

Editöryal — Doğanın değeri

Dili değiştir
Article Yayınlandı 06.05.2022 Son değiştirilme 29.08.2023
1 min read
Günümüzde şahit olduğumuz biyoçeşitlilik ve doğal ekosistem kaybı iklim değişikliği kadar yıkıcı etkiye sahiptir. Aslında iklim değişikliği biyoçeşitlilik kaybını hızlandırdığından ve sağlıklı ekosistemler iklim değişikliğine karşı mücadelede kritik bir müttefik olduğundan bu ikisi birbiri içine geçmiş durumdadır.

Avrupa endişe veren bir hızda biyoçeşitliliği kaybetmeye devam etmektedir. Avrupa’daki birçok tür, habitat ve ekosistem yoğun tarım, çarpık kentleşme, kirlilik, sürdürülemez ormancılık, istilacı yabani türler ve iklim değişikliğinin yarattığı tehdit altındadır. Avrupa Çevre Ajansı tarafından yakın zamanda yapılan değerlendirmeler en çok korunan türlerin ve habitatların günümüzde yeterli korunma statüsüne sahip olmadığını göstermektedir.

Üstelik bu kayıplar sadece Avrupa ile de sınırlı değildir. Biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistem bozunumu küresel bir durumdur. Bu nedenle, bu kaybı gözlemleyip yavaşlatmaya, durdurmaya ve sonuç olarak tersine çevirmeye çalıştıkça doğanın değerini anlamanın ve hatta ölçmenin zorluklarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bu süreç hem kişisel, ticari ve politikaya yönelik doğru kararlar vermemize hem de doğada insanlar olarak yerimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Doğanın değeri nedir?

İnsanlık olarak doğa bizim için paha biçilmezdir. Sonuçta en az 300.000 yıl önce Homo sapienlerin evrim geçirmesi için gerekli yaşam yapı taşlarını ve çevre koşullarını bize sağlayan doğaydı. Hemen günümüzdeki duruma baktığımızda doğa olmadan hâlâ yaşayamayacağımızı görüyoruz. Aslında (hâlâ) artan sayıda dünya vatandaşlarının refahını uzun vadede garanti altına almak için sağlıklı ve dayanıklı ekosistemlere hiç olmadığı kadar bağımlı olabiliriz.

Atmosferimiz, ormanlarımız, nehirlerimiz, okyanuslarımız ve toprağımız bize soluduğumuz havanın, yediğimiz gıdaların, içtiğimiz suyun ve tükettiğimiz ham maddenin yanı sıra dinlenme ve iyileşme için gereken alanları da vermeye devam etmektedir. Bu, çoğunlukla doğanın kullanım değeri olarak tanımlanmaktadır. 

© Gabriella Motta, REDISCOVER Nature /EEA

Bu bağlamda, mevcut ekonomi modellerimiz kapsamında sağlanan “ekosistem hizmetlerini” belirleyebilmek amacıyla “doğal sermayeye” parasal bir değer biçebilmek için çaba sarf edilmiştir. Aslında AB’nin 2030 biyoçeşitlilik stratejisinde küresel gayri safi yurt içi hasılanın yarısından fazlasının (yaklaşık 40 trilyon EUR) doğaya bağımlı olduğu belirtilmektedir.

Ancak bu durum karmaşıktır. Ekinler, su ürünleri ve kereste gibi bazı ekosistem hizmetleri daha somuttur ve bunların miktarını belirlemek görece kolaydır. Diğer hizmetler ise bu kadar somut değildir. Tarım için tozlaşmanın veya sulak alanların sele karşı sağladığı korumanın değeri nasıl doğru şekilde hesaplanabilir? Daha az görünür olan ekosistem hizmetlerinin doğru şekilde anlaşılması ve hesaplanması çok önemlidir. 

Ancak doğanın değeri bize doğrudan sağladığı hizmetlerin ötesindedir. İnsanlar olarak varlığımızın arka planını oluşturan doğa, kültürel değere de sahiptir. Ayrıca fiziksel ve zihinsel sağlığımızın iyi olmasının yanı sıra duygusal ve ruhsal esenliğimiz için gerekli koşulları sunar.

Ancak hikayenin tamamı bu değildir. Doğanın kullanım değerini ve kültürel değeri olduğunu kabul ederek çok bencil davranmaktayız. Çünkü doğanın tam şimdi ve burada var olan insanlara sağladığı yararlara odaklanma tehlikesi içerisindeyiz. Doğanın kendine özgü bir içsel değeri vardır. Doğanın kendisine, toplumumuza ve özellikle de gelecek nesillere karşı etik sorumluluğu olan insanlar, bu değere yalnızca koruyucu rolüyle dâhil olabilir.

Bu üç çatallı yaklaşım doğanın değerini anlamanın bir yoludur: kullanım değeri, kültürel değer ve içsel değer.

Ancak doğayı sadece ihtiyacımız olanı değil istediğimizi de alabileceğimiz “bedava” bir kaynak olarak görüp değerini bilmiyoruz. Bu durum doğanın gerçek değerinin anlaşılmasını ve kabul edilmesini hiç olmadığı kadar önemli hale getirmektedir. Doğaya parasal bir değer biçmek genel kanının aksine bir yaklaşım olarak görülse de ölçüm ve hesaplama yapmak doğadan doğrudan ve dolaylı olarak sağladığımız yararları takdir etmenin bir yoludur. Ayrıca bozunmayla başa çıkmaya yönelik en iyi yaklaşımları seçmemize yardımcı olmaktadır. Örneğin böyle bir seçeneğimiz olsa bile doğayı daha sonra onarmak yerine daha en başından korumanın daha ucuz olduğunu anlamak bu yaklaşımlardan biridir.

Doğal kaynakların sınırlı yapısının ve doğanın üzerine yüklediğimiz giderek artan taleplerin farkına vardıkça gezegenimizin imkanları dâhilinde yaşamanın yollarını bulmamız gerekmektedir. Özellikle de son 100 yıldaki teknolojik ilerlemeler ve nüfus artışı Homo sapienlerin gıda zincirine ve doğanın kaynaklarına hükmetmeye başladığı anlamına gelmektedir. Bu süreçte yarattığımız hasar gelecekteki refahımıza yönelik ihtimalleri de etkisi altına almaya başlamaktadır.

Doğanın onarımı ve esasen doğayla ilişkimizin onarımı ve bu ilişki üzerine yeniden düşünülmesi, önümüzdeki on yıllarda karşılaşacağımız en temel ve acil zorluklardır.

 

Hans Bruyninckx

Hans Bruyninckx
AÇA İcra Direktörü

 

Permalinks

Geographic coverage

Temporal coverage

Etiketler

kategorileri:
kategorileri: signals, signals2021
Belge İşlemleri