sonraki
önceki
öğeler

Article

Alpler

Article Yayınlandı 22.03.2010 Son değiştirilme 21.03.2023
İklim değişikliğinin günümüz Avrupa'sı üzerindeki etkileri

‘Dün, İsviçre'deki Matterhorn dağında liderliğini yaptığım bir tırmanıştan geri döndüm. İlk defa 1865 yılında tırmanılan meşhur Hornli sırtı güzergahını kullandık. Bu güzergâhı her sene tekrarlarım. Yıllardır güvenle kullanılan bu güzergâhlar tehlikeli hale gelmeye başlamış ve birkaçı da bu yüzden kapanmıştır. Yüzlerce ve hatta binlerce yıldır kayaları bir arada tutan tiyal tabakası erimektedir. Gündüz saatlerinde erimekte ve geceleri donmaktadır; bu da kayaların parçalanmasına yol açmaktadır. Bu olay yüksek rakımlarda her yıl gerçekleşmektedir ve dağlara doğru devam etmektedir.’

Sebastian Montaz, Fransa'nın Chamonix bölgesindeki Saint Gervais köyünde yaşamaktadır. Dağ rehberi ve kayak hocası olan Sebastian, Fransa Alplerinde büyümüştür, ancak tüm Alp bölgesindeki dağcılara ve kayakçılara yıllardır eğitimler vermektedir.

‘Dağlar normalde çok yavaş değişirler. Ancak, burada Alplerdeki değişiklikleri hemen hemen her mevsim değişiminde görebilmekteyiz. Çocukluğumdan bu yana oldukça dramatik değişiklikler meydana geldi ve kızım büyüdüğünde Alplerin neye benzeyeceğini kim bilir’.

‘Son beş yıldır, Haziran ve Temmuz aylarında kar ve buz üzerinde yapılan tırmanışları kapsayan karma tırmanışlar yapılamıyor. Haziran ayından Eylül ayının sonuna kadar tırmanış güvenli değil. Geçen kış son dokuz yılın en iyi karını gördük, ancak bu tip kışlar artık çok gerilerde kaldı’.

İklim değişikliği, kayaçları bir arada tutan tiyal tabakasının içeriğinden karın yüksekliğine ve kalitesine kadar birçok şekilde Alpleri olumsuz yönde etkilemektedir. Buzullar geri çekiliyor ve buz ve kar köprüleri yok oluyor. Dağlardaki rehberlik sanatı, klasik güzergahlar güvensiz hale geldiğinden değişiyor. Beş yıl önce geçilebilen bazı buzullar değişti. Buz yok oldu ve altındaki kayalar ortaya çıktı.

Avrupa'nın simgesi

Alpler, Avrupa'yı temsil eden bir simgedir. Dünyanın önde gelen turistik ziyaret yerlerinden biri olan bu sıra dağlar aslında tatil olanaklarından çok daha fazlasını vermektedir. Avrupa'nın taze suyunun yüzde kırkı, Avrupa'nın düşük rakımlı bölgelerde yaşayan on milyonlarca insanın kullandığı su bu bölgeden karşılanmaktadır. Bu nedenle Alpler çoğu zaman ‘Avrupa'nın su kuleleri’ olarak anılmaktadır.

Taze su, yalnızca sekiz Alp ülkesi için değil, aynı zamanda Avrupa kıtasının çok büyük bir bölümü için hayati önem taşımaktadır. Yakın bir tarihte yayınlanan, ‘Bölgesel iklim değişikliği ve adaptasyon - Değişen su kaynaklarından etkilenen Alpler’ başlıklı bir AÇA raporunda iklim değişikliğinin kritik Alp bölgelerindeki taze su kaynağı ve talebi üzerindeki etkisi tartışılmıştır.

Özel konu: iklim değişikliğinin Alp ekosistemi üzerindeki etkileri

İklim değişikliğinin Alp ekosistemi hizmetleri üzerindeki etkileri, içme suyu kaynaklarının olumsuz etkilenmesiyle sınırlı değildir. Sıcaklıktaki her 1 ºC'lik artış için, kar çizgisi yaklaşık 150 metre yükselmektedir. Sonucunda, düşük kotlarda daha az miktarda kar birikmektedir. İsviçre'deki kayak tesislerinin neredeyse yarısı ve Almanya, Avusturya ve Pireneler'deki kayak tesislerinin tamamına yakını gelecekte turistleri ve kış sporlarıyla uğraşan sporcuları çekmekte zorlanacaklardır.

Bitki türleri de kuzeye ve yüksek rakımlara hareket etmektedir. ‘Öncü türler’ olarak adlandırılan türler yüksek rakımlara doğru hareket etmektedir. Soğuğa adapte olan bitkiler şu anda doğal bölgelerinden çıkmaktadır. Avrupa'daki bitki türleri 21. yüzyılın sonuna kadar kuzeye doğru binlerce kilometre hareket etmiş ve dağ bitki türlerinin %60'ı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmiş olabilir.

Tiyal tabakasında gözlemlenen ve öngörülen incelmelerin de doğal felaketleri arttırması ve yüksek rakımdaki yapılara zarar vermesi beklenmektedir. Avrupa genelinde 2003 yılında gözlemlenen ısı dalgası yüksek sıcaklıkların ciddi potansiyel etkilerini göstermiş ve insan sağlığını ve suya dayalı ekonomik sektörleri (örn. enerji üretim sektörü) oldukça olumsuz etkilemiştir. Yalnızca bu yıl içerisinde Alp buzullarının kütlesi yüzde on oranında erimiş ve Avrupa genelinde binlerce insan hayatını kaybetmiştir.

Alpler, Avrupa ve dünya genelindeki ekosistemler, habitatlar ve popülasyonlar için yaşanacak problemlerin erken habercisidir. Kuzey Kutbuyla ilgili bir sonraki öyküde Avrupa'nın Kuzey Kutbuna yakın bölgelerinde yaşayan insanlardan iklim değişikliğinin yaşamlarında yarattığı etkileri dinleyeceğiz.

Alpler - değişen bir ekosistem

Sebastian Montaz'ın da gözlemlediği gibi dağlar normalde çok yavaş  değişirler. Ancak, Alp iklimi son yüzyıl içerisinde önemli değişikliklere uğramış, sıcaklıklar 2° C, yani dünya ortalamasının iki katı yükselmiştir. Bunun neticesinde de Alp buzulları erimeye başlamıştır. 1850 yılından bu yana hacimlerinin yaklaşık yarısını kaybetmiş ve daha da kötüsü 1980'li yılların ortalarından bu yana bu yok olma hızı önemli oranda yükselmiştir.

Ayrıca, kar çizgisi de yükselmekte ve yağış (yağmur, kar, dolu ve karla karışık yağmur) modelleri değişmektedir. Orta ve küçük ölçekli çok sayıda buzul yüzyılın ilk yarısında yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Mevcut durumda kar yağışı alan bölgelerde kış aylarında giderek daha çok miktarda yağmur yağması ve bu nedenle bu bölgelerin karla kaplı olduğu gün sayısının azalması beklenmektedir. Bu da dağların kış aylarında su toplama ve depolama ve sıcak yaz aylarında topladığı suları dağıtma şekillerini etkilemektedir. Neticesinde, yüzey sularının kış aylarında artması ve yaz aylarında azalması beklenmektedir.

Su döngüsü ve iklim değişikliği

Su Alpler'deki buzullarda, göllerde, yer altı rezervuarlarında ve toprakta kış aylarında kar ve buz olarak toplanır ve depolanır. Daha sonra ilkbahar ve yaz aylarında buz ve kar yavaşça eriyerek, kaynakları bu dağlarda bulunan Tuna, Ren, Po ve Rhone gibi akarsuları besler. Bu da düşük kotlu alanlara su miktarının azaldığı ve su talebinin arttığı aylarda su temini sağlamaktadır.

Yüzyıllardır süregelen bu depolama ve serbest bırakma döngüsünü destekleyen hassas ilişkiler şimdi iklim değişikliğinin tehdidi altındadır. Alp ekosistemleri iklim değişikliğinden nasıl etkilenecek? Ekosistem hizmetleri nasıl değişecek? Neler yapabiliriz?

Biliyor muydunuz?

  • Akarsu havzası(5) bir ırmak, nehir ve dere şebekesi üzerinden tek bir koldan, birkaç koldan veya delta şeklinde göllere veya deniz dökülen tüm yüzey sularının toplandığı alanı ifade etmek üzere kullanılan bir terimdir.
  • Akarsu havzası yönetimi(6) bir akarsuyun kaynağından denize ulaşana kadar ve ayrıca çevresindeki arazilerin korunması anlamına gelir. Bu faaliyet genellikle farklı sektörlerin ve kurumların sürece dahil olmasını gerektirir ve su kaynaklarının ve suyun kalitesinin ve miktarının korunması için oldukça kritiktir.

 

Tehlike altındaki bir ekosistem hizmeti

Alp su kuleleri, metodolojik ve iklimsel süreçlerdeki, arazi şekillerindeki ve insanlar tarafından gerçekleştirilen su kullanımındaki değişikliklere karşı oldukça hassas ve savunmasızdır. Meydana gelen değişiklikler on milyonlarca Avrupalıyı besleyen suyun kalitesini ve miktarını etkileyebilir.

İklim değişikliği Alp ‘su döngüsünü’ dramatik bir şekilde tehdit etmektedir. Yağış tiplerindeki, kar kaplama modellerindeki ve buzul depolarındaki değişikliklerin suyun taşınma şeklini de değiştirmesi beklenmektedir. Bu da yaz aylarında daha fazla kuraklık ve kış aylarında daha fazla sel ve yıl boyunca su temininde daha fazla miktarda dalgalanma anlamına gelmektedir. Ayrıca, su kalitesi de olumsuz etkilenecektir.

Artan su talebi (örn. tarımsal sulama ve artan turist sayısı nedeniyle) ile birlikte su depolama ve daha sık gerçekleşen olağanüstü olaylar ekosistem hizmetlerine ve ekonomik sektörlere zarar verecektir. Konutlar, tarım, enerji üretimi, ormancılık, turizm ve akarsulara bağlı faaliyetlerin tamamı bu durumdan etkilenecektir. Bu durum ayrıca mevcut su kaynağı problemlerini daha da kötüleştirebilir ve Alp bölgesindeki ve diğer bölgelerdeki kullanıcılar arasında problemler çıkmasına neden olabilir. Özellikle Güney Avrupa'nın daha yüksek bir kuraklık tehdidi altında olduğu düşünülmektedir.

Çoğu zaman doğanın bedava sağladığı bir hizmet olarak düşünülen su artık değişen iklimlerle birlikte yeni bir değer kazanacaktır.

Viyana caddelerinde

‘Viyana'da kullandığımız su dağlardaki kaynaklardan bize ulaşana kadar en az 100 kilometre yol kat etmektedir.’ Dr. Gerhard Kuschnig, Viyana Belediyesi Su İşleri, Kaynak Koruma Müdürü. Dr. Kuschnig, dağ rehberi Sebastian'ın evinin bulunduğu Alpler'den yüzlerce kilometre uzakta yaşamaktadır. Ancak, iklim değişikliği Gerhard'ı da en az Sebastian kadar endişelendiriyor.

‘Şimdiye kadar, suyun kalitesi ve miktarı ile ilgili gerçek bir problem yaşamadık, ancak gelecekten emin değilim. İklim değişikliğinin yönetilmesi, belirsizliğin yönetilmesine karşılık geliyor. Doğru soruları sorduğumuzdan emin olmak istiyoruz.’, Dr. Kuschnig.

Viyana ve Graz şehirlerinde ve çevresinde yaşayan iki milyon insanın su ihtiyacı, Avusturya Alplerinin bir kolundan karşılanmaktadır. Bu nedenle, bölgedeki tatlı su kaynakları yasal olarak koruma altındadır. Bu dağlık alanlardaki su akiferleri (suyun rahatlıkla geçebildiği doymuş kaya kütlesi), kayaçların jeolojik yapısına, iklime ve arazi kullanım faaliyetlerine karşı oldukça duyarlıdır ve tüm bu faktörler mevcut suyun kalitesini ve miktarını önemli ölçüde etkilemektedir.

İklim değişikliğine adaptasyon için, bu bölgede karşılaşılan en büyük zorluklardan biri  taze suyun miktarının ve kalitesinin korunması konusunda ortaya çıkmaktadır. Yüksek kaliteli su yalnızca uzun vadede suyun geldiği arazilerin korunmasıyla sağlanabilir. Örneğin, yeni tarım uygulamaları veya inşaat gibi faaliyetler nedeniyle arazi kullanımının değişmesi suyun kalitesini ve miktarını önemli ölçüde etkiler. Viyana yakınındaki dağ kaynaklarını 130 yıldan daha uzun bir süredir korumaktadır ve kademeli olarak su koruma ve depolama alanlarının mülkiyetini almıştır. Su koruma bölgesi, Styria ve Alt Avusturya'da bulunan yaklaşık 970 km²'lik bir alanı kapsamaktadır.

Su döngüsü

Dr. Kuschnig su döngüsünü şu şekilde açıklamıştır ‘Su kayaçların dış yüzeylerinden akar, dağ içersinde devridaim yapar, kaynaklara boşalır ve buradan tekrar yüzeye çıkar.’

‘Bir yağış olayı sonrası infiltrasyon (zemine giriş) ile deşarj (bir kaynak yardımıyla yüzeye geri dönüş) arasındaki zaman dilimi oldukça kısadır. Yoğun yağışlar veya hızlı kar erimesi gibi olağanüstü olaylar büyük miktarda çökeltilerin yer değiştirmesine ve neticesinde su kalitesinin etkilenmesine neden olur. Büyük miktardaki çökeller genellikle deşarj edilmeden önceki kısa süre zarfında filtrelenemez. Olağanüstü hava olaylarının meydana gelme ihtimali iklim değişiklikleriyle birlikte artmaktadır.’

iklim değişikliği

Bir bölgedeki iklim koşullarının değişmesi, örneğin sıcaklığın yükselmesi buharlaşma hızını ve yağış miktarını etkileyeceğinden, suyun miktarını ve kalitesini de etkileyecektir. İklim değişikliği ayrıca bitki örtüsünde değişikliklere neden olarak da su kaynaklarını etkilemektedir.

Koruma bölgesinin üçte ikisi ormanlarla kaplıdır. Tarım faaliyetleri gibi, bölgedeki ormanlar da  içme suyunun korunması amacıyla yönetilmektedir. ‘Şu anda iklim değişikliği nedeniyle karşı karşıya olduğumuz en büyük tehdit artan erozyonun ormanlara zarar vermesidir. Ağaçlar ve işlevlerini tam yerine getiren yapraklar olmadan su, suyu temizlemekle görevli toprak üzerinden akıp gidecektir. Sıcaklık artışları ağaç tiplerinin değişmesine neden olacaktır. İklim değişikliği eşittir belirsizlik, yeni faktörler - bu da her zaman risk demektir.’, Dr. Kuschnig.

adaptasyon faaliyetleri ve deneyimler

Eğitim, tüm bu faaliyetler arasında su kurumunun en çok önem verdiği görevlerinden biridir. Son 13 yıldır hizmet veren bir su okulu bölgedeki çocukları suyun ve suyu bize getiren arazilerin önemi hakkında eğitmektedir. Dağdaki kaynaklara düzenli olarak geziler düzenlenmekte ve böylece çocukların suyun nereden geldiğini daha iyi anlamaları sağlanmaktadır. Alp otlaklarına kadar geniş bir alana yayılan çiftçi toplumunun eğitilmesi de son derece önemlidir. Çiftçiler de kaynaklar etrafındaki arazilerin, özellikle de hayvan artıklarından korunmasından sorumludur.

Viyana Su İşleri iklim değişikliğinin etkilerinin ve adaptasyon konusunun tartışılması için su dünyasının aktörlerini bir araya getirecek projeler gerçekleştirmektedir. Örneğin, CC-WaterS projesi, deneyimlerin paylaşılması ve ortak adaptasyon yaklaşımlarının paylaşılması amacıyla sekiz ülkeden 18 örgütü bir araya getirmiştir.

adaptasyon politikası

‘İklim değişikliği adaptasyonuyla ilgili politik önlemler genellikle eylem taleplerini harekete geçiren, olağanüstü hava olaylarına tepki olarak hazırlanmaktadır,’ Stéphane Isoard, AÇA İklim Değişikliğinin Etkileri Hassasiyet ve Adaptasyon Ekibi.

‘2003 yılındaki ısı dalgası buna örnek olarak gösterilebilir. Ancak, iklim değişikliğinin önlenemeyen etkileri ile gelecekte sağlıklı ve etkili bir şekilde mücadele edilmesi isteniyorsa, artık duyarlı bölgelerin, sektörlerin ve insanların daha sistematik bir şekilde analiz edilmesine dayalı adaptasyon stratejilerinin kısa sürede geliştirilmesi ve uygulanmaya başlanması gerekmektedir. İklim değişikliğine adaptasyon ve su kaynağı ile ilgili problemler bölgesel, ulusal ve AB düzeyinde daha geniş bir yerel yönetim gerektirmektedir.’

Bu bağlamda önemli hususlardan biri  ulusal sınırlar arasındaki akarsu havzası yönetimidir. Örneğin, Alpler bölgesinden beslenen veya kaynaklanan akarsu havzaları boyunca meydana gelen problemlerin yönetilmesi konusunda ülkeler arasında şimdiye kadar gerçekleştirilen işbirliği çabaları oldukça yetersiz kalmıştır. AB, işbirliği koşullarını geliştirmek suretiyle bu süreci desteklemek adına güçlü bir konuma sahiptir.

İklim değişikliğinin hafifletilmesi, ‘sera gazı’ emisyonlarının kesilmesi, bir başka ifadeyle yönetilemeyen iklim değişikliği etkilerinin giderilmesi anlamına gelmektedir. Ancak, emisyonlar bugün tamamen durdurulsa bile, sera gazlarının atmosferde yıllarca birikmesinden dolayı iklim değişikliği etkileri uzun yıllar görülmeye devam edecektir.

Bu nedenle mutlaka adapte olmak zorundayız. İklim değişikliği adaptasyonu, doğal ve yapay sistemlerin sellere, kuraklığa, deniz seviyesinin yükselmesine, hastalıklara ve ısı dalgalarına karşı duyarlılığının değerlendirilmesi ve karşı önlemlerin alınması anlamına gelir. Adaptasyon temel olarak şu anda nerede ve nasıl yaşadığımız ile gelecekte nerede ve nasıl yaşayacağımızın değerlendirilmesi anlamına gelir. Kullandığımız su nereden geliyor? Kendimizi olağanüstü olaylara karşı nasıl koruyacağız?

İşaretler yayınında ele alınan konular hakkında daha fazla bilgi için, web sitemizi ziyaret edin: www.eea.europa.eu.

İklim değişikliğinin hafifletilmesi, ‘sera gazı’ emisyonlarının kesilmesi, bir başka ifadeyle yönetilemeyen iklim değişikliği etkilerinin giderilmesi anlamına gelmektedir. Ancak, emisyonlar bugün tamamen durdurulsa bile, sera gazlarının atmosferde yıllarca birikmesinden dolayı iklim değişikliği etkileri uzun yıllar görülmeye devam edecektir.

Bu nedenle mutlaka adapte olmak zorundayız. İklim değişikliği adaptasyonu, doğal ve yapay sistemlerin sellere, kuraklığa, deniz seviyesinin yükselmesine, hastalıklara ve ısı dalgalarına karşı duyarlılığının değerlendirilmesi ve karşı önlemlerin alınması anlamına gelir. Adaptasyon temel olarak şu anda nerede ve nasıl yaşadığımız ile gelecekte nerede ve nasıl yaşayacağımızın değerlendirilmesi anlamına gelir. Kullandığımız su nereden geliyor? Kendimizi olağanüstü olaylara karşı nasıl koruyacağız?

İşaretler yayınında ele alınan konular hakkında daha fazla bilgi için, web sitemizi ziyaret edin: www.eea.europa.eu.

 

5. Su Çerçeve Direktifi: http://ec.europa.eu/environment/water/water-framework/index_en.html

6. Su Çerçeve Direktifi: http://ec.europa.eu/environment/water/water-framework/index_en.html

Permalinks

Geographic coverage

Belge İşlemleri