sonraki
önceki
öğeler

Article

İklim, doğa ve insanlar: gezegenimiz için ortak bir gelecek

Dili değiştir
Article Yayınlandı 01.02.2023 Son değiştirilme 10.05.2023
6 min read
Riskler daha önce hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Gezegenimiz giderek ısınıyor ve canlı türleri oldukça kritik bir hızla yok oluyor. Geçtiğimiz iki ay içinde iki küresel konferans, dünyanın dört bir köşesinden farklı insanları ortak bir konu etrafında bir araya getirdi: iklim ve biyoçeşitlilik. Her iki alandaki engeller de aynı sorunun belirtileri: sürdürülemez üretim ve tüketimimiz. Görüşmelerin karmaşıklığına karşın, bunlar küresel farkındalık, fikir birliği ve acil eylem konusunda kritik önem taşıyor.

Yılın sonu yaklaşırken, dünyanın tüm dikkati bir eyleme odaklanmaya başladı. Acil olarak iklim değişikliğiyle mücadele etmeli, biyoçeşitlilik kaybını durdurmalı ve geri çevirmeliyiz.

Yaygın olarak iklim değişikliği Taraflar Konferansı (COP) adıyla anılan küresel iklim görüşmeleri, iklim değişikliğiyle ilgili bir dizi soruna odaklanmak ve bunlara dair mutabakata varmak hedefiyle dünyanın dört bir köşesinden temsilcileri bir araya getirmekte. Bu sorunlar arasında azaltma, yani küresel emisyonların nasıl azaltılacağı, uyum, yani iklim değişikliğinin giderek artan sayıda olumsuz etkisi konusunda ülkelere yardımcı olma, finans, yani kimin neyi ödeyeceğini belirleme, gibi konular yer alıyor.

Alanda, iklim değişikliği Taraflar Konferansı  görüşmelerine otuz ila kırk bin kadar kayıtlı katılımcı iştirak ediyor. Bunlar arasında 100'den fazla ülkeden liderler, on binlerce delege, on binlerce gözlemci (sivil toplum ve gençlik temsilcileri gibi) ve binlerce gazeteci yer alıyor. COP görüşmelerinde gerçekleşen çetin müzakerelerin ardından her zaman bir uzlaşmaya varılır. Bununla birlikte söz konusu görüşmeler, küresel vizyon ve rotanın ana hatlarıyla tayin edilmesine yardımcı olmakta, tüm ülkelerin, gençlik ve yerel topluluklar da dahil farklı paydaşların sesini duyurmasına ve küresel kitlelere ulaşmasına olanak tanımaktadır.

 

COP26'dan COP27'ye: İleriye doğru bir adım mı?

2021 yılında Glasgow şehrinde (COP26) düzenlenen iklim değişikliği Taraflar Konferansı görüşmesinde, dünyayı 2050 yılına kadar net sıfır yoluna sokmayı ve 1,5 derecelik ısınmayı ulaşılabilir bir hedef olarak tutmayı amaçlamıştı. Bu hedef ilk kez 2015 yılında COP21 bağlamında Paris İklim Anlaşması çerçevesinde tanımlandı. Bu hedeflere ulaşmak adına ülkeler ve diğer taraflar, Paris İklim Anlaşması çerçevesini geliştiren bir dizi karar ve eylem için anlaşmaya vardı.

Glasgow Paktı ile COP26 hızlandırılmış bir eylem olarak acil durumu ön plana getirmekle birlikte, kömür enerjisi kullanımının kademeli olarak azaltılması ve “verimsiz” fosil yakıt sübvansiyonlarının da kademeli olarak terk edilmesi çağrısı yaptı. Pakt ayrıca uyum için desteğin artırılması çağrısında bulundu ve bir sonraki konferansta kayıp ve hasara odaklanma sözü verdi. COP26 çerçevesinde varılan diğer anlaşma ve duyurularsa ormanlar, metan, arabalar ve özel finansman hakkındaydı. Eksik kalınan noktalara ve verilen tavizlere karşın, müzakerelerdeki ilerleme somuttu ve 1,5 derece hedefini canlı tuttu.

Bir yıl sonra Kasım ayında Mısır’ın Şarm el Şeyh kentinde düzenlenen COP27 ise tamamen farklı bir küresel bağlam ve gerçeklik içinde gerçekleşti.  Görüşmeler Ukrayna'da süren savaş, enerji tedarik sorunları dolayısıyla yükselen enerji fiyatları, Avrupalıları pandemi sonrası etkisi altına alan yüksek enflasyon oranları, kırılgan ekonomi ve iklim değişikliğinin felakete yol açabilecek etkileri gölgesinde gerçekleşti.

Glasgow'un küresel çaplı son dakika iyimserliği Şarm El Şeyh'te görülmedi. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Franz Timmermans da dahil olmak üzere pek çok kişi, COP27 çerçevesinde ülkelerce ifade edilen sera gazı emisyonlarına yönelik acil ve sert çözüm ve taahhüt ihtiyacının yerine getirilmediği sonucuna vardı. Kendi sözleriyle ifade edilirse, “ahlaki bir ikilemle karşı karşıyayız; çünkü bu anlaşma azaltma için yeterli değil”.

Aynı zamanda ülkeler, iklim değişikliği etkileriyle kayıp ve hasara maruz kalmış en savunmasız ülkelere yardımcı olmak adına yeni bir fon yaratma konusunda da mutabık kaldılar. Kimin ne kadar ödeyeceği, kimin faydalanacağı ve kimin karar alacağı gibi soruların ucu halen açık. Mevcut bağlama karşın Timmermans, iklim ve çevre hedeflerine ulaşmaya yönelik AB'nin duruş ve taahhütleri ile birlikte, AB'nin en savunmasız ülkelere sürekli desteğini yeniden teyit etti. İçinde bulunduğumuz gerçeklik, iklime dair acil ve kararlı eylemleri çok daha gerekli kılıyor.

 

Biyoçeşitlilik COP15: Neler risk altında?

Dünyanın dört bir yanından gelen temsilciler, doğayı koruma amaçlı küresel bir eylem konusunda mutabakata varabilmek adına Aralık ayında, bu kez Kanada Montreal'de yeniden bir araya geldi. Dünya alarm veren bir biçimde biyolojik çeşitliliğini yitirmekte ve bu azalma giderek hızlanıyor. Günümüzde yaklaşık bir milyon canlı türü soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Gezegenimiz ve refahımız için kritik önem taşıyan çok sayıda ekosistem de geri döndürülemez hasarın eşiğinde. Günümüz ve gelecek nesiller için, dünya genelinde ve Avrupa'da biyolojik çeşitlilik kaybını acilen durdurmamız ve tersine çevirmemiz ve doğal alanları restore etmemiz gerekiyor.

Genellikle COP15 olarak adlandırılan (Biyolojik Çeşitliliğe dair Taraflar Konferansının 15. toplantısı olduğu için) mevcut biyoçeşitlilik COP görüşmeleri, 2020 sonrası küresel biyoçeşitlilik çerçevesi sunmayı amaçlar. Bu çerçeve, 2030’a kadar gezegenimizin %30’unu koruma altına alma hedefi de dahil olmak üzere 21 hedef belirler. Ayrıca, acil küresel eylem ihtiyacını kabul etmekle birlikte, mevcut eğilimleri durdurmak ve tersine çevirmek için ekonomik, sosyal ve finansal modellerimizi dönüştürme gerekliliğini de vurgular.

Özellıkle bu eylem, daha fazla kara ve deniz alanını korumayı ve restore etmeyi ve tarım, ormancılık ve balıkçılık gibi temel sektörlerde sürdürülebilir olmayan etkinlikleri ele almayı içeriyor.

Eğilimleri tersine çevirmede başarılı olup olmadığımız yeryüzünde yaptıklarımıza bağlı olacak. Örneğin, koruma altına alınacak %30’luk kısmının küresel biyoçeşitlilik sıcak noktalarını içermesi gerekiyor. Bu alanları nasıl koruduğumuz da önemli. Koruma planları doğanın iyileşmesine izin verecek nitelikte olmalı. Bu alanlar aynı zamanda karbon yutakları olarak hizmet vererek atmosferdeki sera gazlarının azaltılmasında ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle başa çıkmada en büyük müttefikimiz olabilir.

 

Kaynak kullanımımızı çözme

İster iklim konferansı ister biyoçeşitlilik konferansı olsun, aynı sorunu ve aynı çözümü tartışıyoruz. İklim değişikliği ve biyoçeşitlilik kaybı, aynı fiziksel sorunun iki semptomu.

Avrupa ve dünyada bizler, gezegenimizin sağlayabileceğinden daha fazla kaynak tüketiyoruz. Tükettiğimiz ürün ve hizmetleri üretme şeklimiz iklim değişikliğine neden oluyor ve doğal dünyayı bozuyor. Yakın zamanda meydana gelen krizler, bir tarafta bunların sağladığı faydalar diğer tarafta ise sağlığa etkileri, iklim zafiyetleri ve risk altındaki geçim kaynakları olmak üzere mevcut ve ne yazık ki gittikçe büyüyen eşitsizliklere ışık tuttu.

Günümüzde, iklim değişikliği ve çevresel bozulmanın sonuçları, bazılarımızı diğer kişilere kıyasla daha fazla etkiliyor. Ancak bu hepimizi etkiliyor ve temel önem taşıyan önümüzdeki onyıllık dönemi mevcut eğlimleri tersine çevirmek için kullanmazsak bu etkiler uzun vadede daha da büyüyecek. Bu konferanslar bizi cesur adımlar atmaya ve Yerküre üzerindeki tüm yaşam için dayanışma sağlamaya teşvik ediyor.

Başka bir gelecek mümkün. Şartlara uyum sağlayarak yeni alışkanlıklar edinebilir ve yeni sistemler inşa edebiliriz.  Birlikte, gezegenimiz için, riskleri ve etkileri en aza indirgemeyi başardığımız ve daha sağlıklı bir doğa ile kararlı bir iklimin avantajlarından yararlandığımız başka bir hikaye yazabiliriz. 2030’da böyle bir geleceğe bir adım daha yaklaşabiliriz.

 

Hans Bruyninckx

Hans Bruyninckx

AÇA İcra Direktörü

Aralık 2022'de AÇA Bülteni’nde yayımlanmış makale

Permalinks

Geographic coverage

Temporal coverage

Etiketler

kategorileri:
kategorileri: cop21, cop15, cop27
Belge İşlemleri