sonraki
önceki
öğeler

Article

İklim anlaşması: düşük karbonlu, iklim değişikliğine dirençli bir dünyaya doğru

Dili değiştir
Article Yayınlandı 22.01.2016 Son değiştirilme 11.05.2021
Photo: © Leyla Emektar, Picture2050/EEA
Paris'te 195 ülke tarafından mutabık kalınan iklim anlaşması, bu türden ilk evrensel ve hukuken bağlayıcı anlaşma olma özelliğini taşımaktadır. Paris anlaşması uzun yıllar süren hazırlık ve görüşmelerin ve iklim değişikliğinin mevcut ve potansiyel etkileriyle mücadele ihtiyacına dair farkındalığın artmasının bir sonucudur. Düşük karbonlu ve iklim değişikliğine dirençli bir dünya inşa etmeye yönelik önemli ve umut verici bir adımdır. Aynı zamanda politika belirleyicilerine ve işletmelere fosil yakıtlardan uzaklaşma, temiz enerji ve uyum faaliyetlerine yatırım yapma hususunda açık bir mesaj göndermektedir.

Son on yıllarda giderek çoğalan bilimsel kanıtlar insan kaynaklı sera gazı  emisyonlarının küresel ortalama sıcaklıkları artırdığını doğrulamaktadır. Küresel ısınmanın artışı sonuç olarak aşırı hava olaylarının şiddetini ve sıklığını artırmış, deniz seviyelerinin yükselmesine neden olmuş, doğal çevre, toplum ve insan sağlığı üzerinde eşi görülmemiş baskılara neden olmuştur. Artan toplumsal farkındalık ve dinamizm temelinde Paris anlaşması, küresel ısınmayı 2°C'nin altında sınırlandırarak bütün dünyayı tehlikeli iklim değişikliğinden kaçınmak için izleyecek ve sıcaklık artışını sanayi öncesi düzeylerin 1,5 °C üzerinde sınırlandıracak çabalara yön verecek küresel bir eylem planı içermektedir.

Şeffaflık ve mali sorumluluk

Paris konferansı öncesinde ülkeler iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik taahhütlerini özetleyen 'ulusal katkı niyetlerini' (INDCs) sundular. Ancak 186 tarafın sunduğu ulusal katkı niyetleri yüzyıl sonuna kadar küresel ortalama sıcaklık artışını 2°C altında tutmak için yeterli değildir. Hem tüm dünyada hem de Avrupa'da uzun vadeli hedefe ulaşmak için çok daha fazlasının yapılması gerektiği açıktır. Paris anlaşması daha fazla çabaya ihtiyaç olduğunu kabul etmektedir. Bu amaçla, hükumetler bilimin gerektirdiği gibi daha sıkı hedefler belirlemek için her beş yılda bir kez bir araya gelmeyi kabul ettiler.

Ülkeler aynı zamanda kendi belirledikleri hedeflere dönük kaydettikleri ilerlemeleri  raporlamayı, şeffaflık ve gözetimi sağlamayı kabul ettiler. Sağlam bir şeffaflık ve mali sorumluluk sistemi uzun vadeli hedefe doğru ilerlemeyi takip edecek. Paris anlaşması aynı zamanda iklim değişikliği ile mücadelede dayanışmaya odaklanmaktadır. Avrupa Birliği ve diğer gelişmiş ülkeler hassas durumda olan gelişmekte olan ülkelerde emisyonları azaltma ve iklim değişikliğinin etkilerine direnç oluşturmada iklim eylemini desteklemeye devam edecekler.

AB Üye Ülkelerinin en son yaptıkları projeksiyonlar ve bizim  ‘Avrupa'da eğilimler ve projeksiyonlar 2015’ raporumuz, Avrupa Birliği'nin yürürlükteki mevcut önlemlerle sera gazı emisyonlarını 2020'ye kadar %24 azalaltacağı ve hatta Üye Ülkelerde planlanan ilave önlemlerle bu azalmanın %25  doğru ilerlediği görülmektedir. Bununla birlikte, analizimiz 2030'a kadar %40 azalma hedefine ulaşmak için yeni politikaların yürürlüğe konulması gerektiğini de göstermektedir.

Avrupa aynı zamanda uyum çabalarını da güçlendirmelidir. Ülkelerin uyum faaliyetlerini planlamalarına yardımcı olmak için, Avrupa Birliği seviyesinde bir uyum stratejisi şimdiden uygulamaya konulmuş ve 20'den fazla Avrupa ülkesi ulusal uyum stratejilerini kabul etmiştir.  AÇA’nın en son raporuna göre birçok ülke aşırı hava olaylarının uyum çabalarını  tetiklediği belirtilmiştir. Uyum politikalarının geliştirilmesinde ayrıca AB’nin iklim değişikliğine uyum politikaları be ve  hasar maliyetleri ve bilimsel araştırmalardır. Bu yıl yayımlanan bir AÇA raporu yaklaşık 14 ülkede hali hazırda  ulusal uyum politikalarının izlendiği, raporlandığı veya değerlendirildiğini belirtmektedir.

Yeşil çözümlere yatırım

Paris anlaşmasının önemli bir bileşeni, Avrupa'da ve tüm dünyada yatırımların kirlilik yaratan fosil yakıtlardan temiz enerji kaynaklarına yönlendirilmesini gerektiren temiz enerjiye geçiştir. Bu yalnızca ülkelerin değil aynı zamanda kentler, işletmeler ve sivil toplumunda güçlü bir şekilde dahil edilmesini gerektirmektedir.

Karbonsuz bir enerji sistemi elbette sera gazı emisyonlarını sınırlandırma ve azaltmada küresel çabanın kilit taşı olacaktır. Ancak bu çabalar gezegenimizin taşıma kapasitesi bağlamında ele alınmalıdır. 7. Çevre Eylem Programı'nda Avrupa Birliği uzun süreli amacını şu şekilde tanımlar: ‘2050’de, gezegenin ekolojik sınırları içerisinde iyi yaşıyoruz’. Zenginliğimiz ve sağlıklı çevremiz, toplumumuzun direcini arttırcak şekilde, hiçbir şeyin ısraf edilmediği, biyolojik çeşitliliğin korunduğu ve değerinin anlaşıldığ ve doğal kaynakların sürdürülebilir bir şeklilde yönetildiği döngüsel ekonomiye dayanır. Düşük karbona dayalı gelişimimiz çok uzun zaman önce kaynak kullanımından bağımsızlaştırılarak güvenli ve sürdürülebilir küresel topluma doğru yönelmiştir.

Sürdürülebilirlik sorununun çözülmesi, gıda, enerji, hareketlilik ve yerleşme gibi anahtar sistemleri bütünün parçaları olarak gören sistem tabanlı bir yaklaşımı gerektirir. Bunu başarmanın en iyi yolu elbette yeşil, döngüsel bir ekonomidir.

 

Hans Bruyninckx
AÇA İcra Direktörü

2015/4 sayılı AÇA bülteninde yayımlanan baş makale, Aralık 2015

Permalinks

Geographic coverage

Temporal coverage

Etiketler

Belge İşlemleri